Eylül 5, 2020
|
Kategori:
YENİ KOMŞUMUZ ÇİN
İstemi Parman, 03.09 2020
Çin İran’la çok özel bir işbirliği anlaşması imzalayarak doğuda yeni komşumuz oldu. Bu suretle her biri birbirinden hayırlı ! 3 büyük güç ve bir ülke grubu ile komşu olma şansına sahip dünya’daki tek ülke olduk: Kuzeyde Rusya, doğu’da Çin, güneyde ABD ve batıda Avrupa Birliği. Bu komşulukların hayır mı, şer mi getireceklerini zamanla göreceğiz.Yaratabileceği tehlikelerin yanısıra , akılcı bir politika ile durumdan yarar sağlamak ta mümkün olabilir.
ÇİN – İRAN İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI:
-Bir süredir sözü edilen ve tüm metni açıklanmamakla beraber bazı bölümleri ortaya çıkan anlaşmanın başlıca hükümleri oldukça şaşırtıcı. Gerçekten Çin, Yol ve Kuşak Girişimi çerçevesinde , en önemli anlaşmasını İran ile yapmıştır. Anlaşma, ekonomik öneminin yanısıra askeri ve stratejik alanlarda da 2 ülke arasında çok özel işbirliği hükümleri içermektedir. Rusya-Çin ve Rusya – İran ilişkilerinin bu tabloya eklenmesi ile ortaya çıkan durum, anlaşmanın gerek küresel siyaset, gerek Ortadoğu siyaseti açısından ne kadar büyük önem taşıdığını açıkça gösteriyor.. Bu çerçevede, Pompeo-Bolton etkisindeki ABD ile Netanyahu idaresinde ki İsrail’in ortak yanlışları, ABD’nin tek rakibi durumundaki Çin’in küresel yayılmasına hizmet etmiş ve ayrıca Orta Doğu’ya yerleşmesine imkan hazırlamıştır.. Çin herhalde YKG projesine bir miktar siyaset katarak İran’ın aracılığı ile , bugüne kadar çok yaklaşmadığı Orta Doğu’da Irak, Suriye ve hatta Lübnan üzerinde etkili olmaya çalışacaktır,Ayrıca, Pire, Mısır ve Hollanda’ daki liman yatırımları ve İtalyanlar nezdinde sağladığı sempati de dikkate alınırsa, Çin’in Avrupa Birliğine de yaklaştığını, komşu olduğunu ve köprübaşları elde etmeye başladığını söylemek mümkündür.. Bu gelişmeler, dış politikada saplantılı yaklaşımların nasıl büyük yanlışların doğmasına yol açtığını ve istenen durumların tam tersi sonuçlar verdiğini göstermek açısından çok açık bir örnektir.
EKONOMİK HÜKÜMLER
– Çin 25 yıllık bir dönem süresince İran’a özellikle, telekomünikasyon, gaz, petrol ve petrokimya alanlarıyla,liman ve demiryolu inşaatı ve bankacılık sektöründe toplam 400 milyar dolar yatırım yapacakır. Dünya’nın 2nci büyük ekonomisine sahip Çin için elde edeceklerine karşılık, yılda 16 milyar dolarlık bir yatırımın önemli bir meblağ olmadığı kuşkusuzdur.
– Çin farklı ülkelerden yılda 300 milyar doları aşan miktarda petrol ve gaz ithalatı yapmaktadır.ve bu alanda dünyanın en büyük alıcısı durumundadır. Çin İran’ın tüm enerji ürünlerini satın almaya taliptir. Genellikle ithalatının % 40 ını Körfez ülkelerinden sağlayan Çin’in ithalatı büyük ölçüde İran’a kaydırması ile petrol ihtiyacını başlıca İran ve Rusya’dan karşılayacaktır. Buna karşılık, BAE ve Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinden yaptığı ithalat ciddi olarak azalacak belki de sıfırlanacaktır. Çin, İran’dan yaptığı petrol ithalatında, 6 aylık dünya ortalama fiyatının % 12 altında bir indirimden yararlanacaktır. Bazı durumlarda bu indirimin daha da yüksek olması mümkündür.. Çin petrol ödemelerini 2 yıl’a kadar geciktirebilecek ve ayrıca ödemeleri ihracat yaptığı veya alacaklı olduğu Afrika ve Orta Asya ülkelerinden sağladığı zayıf dövizler ile de yapabilecektir. Çin’in, her imkan bulduğunda, uluslararası ödemelerin dolarla yapılmaması, böylece ABD dolarının uluslararası ödeme aracı olarak değer kaybetmesi ve Yuan’ın daha yaygın kullanılması için çaba gösterdiği biliniyor..
Bu suretle Çin enerji tedarikini, İran da ,ABD ambargosuna rağmen enerjii ürünleri ihracatını garanti etmiş oluyorlar. Anlaşma , her 2 taraf için de çok avantajlı olmakla birlikte, Çin’in, İran’ın özel durumundan azami yararlanarak, avantajını katladığı açık olarak görülüyor. Gerçekten, son dönemlerde petrol ithalatı, günde 10 milyon varili aşan Çin, sağladığı % 12 oranındaki indirim avantajı ile, İran’a yapacağı yıllık 16 milyar değerindeki yatırımın önemli bir kısmını karşılama imkanına sahip olacaktır. İran’ın üretiminin ve Çin ‘in tüketiminin artması ve ayrıca petrol fiyatının yükselmesi ile Çin İran’daki yatırımlarının finansmanını İran’dan sağladığı imkanlarla gerçekleştirmiş olacaktır. Çin’in İran petrolünü 3ncü ülkelere pazarlaması ve bu imkandan da ek kâr elde etmesi de şaşırtıcı olmayacaktır. Popüler deyimle, Çin “çayın taşıyla çayın kuşunu” vurmaktadır. Buna ek olarak, yatırım projelerinin Çin şirketleri tarafından gerçekleştirilmesi, çinli işçilerin çalıştırılması ve çin ürünlerinin kullanılmasının Çin’e önemli ilave avantajlar sağlayacağı kuşkusuzdur. Tabiatiyle tüm bunlara elde edilecek siyasi kazançları da eklemek gerekir.
– Çin, YKG çerçevesinde Hint okyanusunda 3 liman inşa edecek ve ayrıca tüm İran limanlarını kullanabilecektir. Ayrıca, Chabahar limanı yakınında yeni bir deniz üssü kurulması da planlanmaktadır. İnanmak isterseniz, bu projenin gerekçesinin, bölge^de ticaret ve balıkçı gemilerini korsanlardan korumak olduğu ileri sürülmektedir..
– İran’da 3 serbest Ticaret bölgesi kurulacak ve Çin firmaları buralarda üretim yapacaklardır. Muhtemelen çalışanlar da büyük ölçüde çinli işçiler olacaktır
– Anlaşma ile İran’da 5inci nesil ( 5G ) Huawei telefon sistemi kurulacak ve işletilecektir.
– Çin firmaları İran’daki tüm ihalelere teklif verebileceklerdir.
– Anlaşma İran için bir can simidi niteliğindedir. İran, ABD ambargosunu aşarak, petrolünü, düşük fiyatla da olsa,satmayı garanti etme olanağı sağlıyor, ekonomisini rahatlatıyor, Bununla beraber, Çin İran’ın petrolden elde edeceği gelirlerin harcanmasını dikkatle izleme hakkına da sahip olacaktır. Çin, yatırımlarını korumak İran ekonomisinin istikrarlı gelişmesini istiyor ve bu nedenle petrol gelirlerinin maceracı dış politika hedefleri ve özellikle terör ihracı için kullanmasını arzu etmiyor. İran yönetiminin de bu hususu, sözkonusu gelirlerin devrim muhafızları taraffından yanlış kullanılmasını önlemek amacıyla kabul etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Gene de, devrim muhafızlarının uygulamalarının kontrol edilmesi mümkün olamıyabileceği gözönünde tutulmalıdır.
– Anlaşmanın İran’ın bağımsızlığını yok ettiği, Çin’in sömürgesi haline getirdiği ileri sürülüyor .Gerçekten, Anlaşma hükümleri tam anlamıyla bir kapitülasyon çerçevesi çiziyor.. Köklü bir devlet geleneğine sahip İran’ın bu anlaşmayı imzalamış olması, hiç kuşkusuz mollaların çok zor durumda olduklarının açık göstergesidir. İran halkı ve ekonomisi çok büyük zorluklarla karşı karşıyadır. Mollalar rejimi, Anlaşma’nın İranlılara nefes aldıracağına ve bu nedenle tenkit ve itirazların bir yankı bulması ve tepki doğurması ihtimalinin olmayacağına inandığı için bu anlaşmayı kabul etmek durumunda kalmış olması ihtimali büyük büyüktür.
ANLAŞMA’NIN SİYASİ VE STRATEJİK AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
İran ekonomisini adeta Çin ekonomisine entegre eden Anlaşma’nın, savunma ile ilgili bölümünde öngörülen hususlar aynı zamanda konunun , siyasi ve stratejik önemini de büyük ölçüde arttırmaktadır. Rusya’nın da devreye girmesi ile, stratejik konum tamamen küresel bir nitelik kazanmakta ve yeni bir üçlü bloğun dünya sahnesinde yer aldığını göstermektedir. Bu durum, hiç şüphesiz, Çin ile küresel rekabet halindeki ABD ile İran’ı devamli olarak bombalamakla tehdit eden İsrail’in bölgesel politikaları için önemli işaretler taşıyor. Bu çerçecede,
– İran’ın silah gücü arttırılacak, hava savunma sistemi güçlendirilecek, İran S-400 sistemlerine sahip olabilecektir.
– Hava kuvvetleri, rus Tupolev TU-22M3’lerin Çin versiyonu,,SU-34 ve Su 57 uçakları ile takviye edilecektir,
– Rus ve Çin askeri gemileri İran limanlarını kullanabilecektir,
– Çin İran’da 5000 kişilik bir güvenlik gücü bulundurabilecektir
. Yeni 3’lü blok 0rta Asya ve Orta Doğu’da önemli bir zemin kazanmakta, İran Amerikan ve İsrail baskısına karşı daha dirençli hale gelmekte, körfez’de eli güçlenmektedir.
– Çin Anlaşma ile Hint okyanusu bölgesinde önemli bir stratejik avantaj elde etmektedir, Bu çerçevede,Çin,Yol ve Kuşak güzergahında önemli bir bölgeyi güvence altına alıyor ve ABD ile çekişmesini Çin’in etrafındaki denizlerden ve özellikle Güney Çin denizinden başka coğrafyalara yaymaya başlamıştır.Öte yandan, özellikle Chabahar yakınındaki donanma üssünden yararlanarak, 5inci filo’nun faaliyetlerini ve İran körfezi, Hürmüz boğazı ve ABD’nin bölgedeki en önemli askeri üssü bulunan Diego Garcia adasını da yakından izlenme imkanına sahip olacaktır. Çin, ayrıca, Suudi Arabistan, BAE ve diğer körfez ülkelerinden petrol alımını azaltmak, belki de sıfırlamak ve ayrıca İran petrolünü pazarlamak sureyle söz konusu ülkeler için ciddi sıkıntılar yaratmayı ve bu suretle bu bölgede ABD hegemonyasına olan bağlılıklarını zayıflatmayı da öngörüyor olması kuvvetle muhtemeldir. Yeni durum, hiç kuşkusuz, Körfez ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan’la ilişkilerinde İran’a olumlu bir kgüç katacaktır.
– Çin son zamanlara kadar uzak durduğu Orta Doğu’ da İran aracılığı ile etkili olmaya çalışacaktır. Çin’in ilk planda Irak, Suriye ve Lübnan’da, ölçülü bir şekilde de olsa kendini göstermesi, bölge’de işlerin daha da karmaşık hale gelmesine yol açacaktır.Çin’in ayrıca, süper güç olduğu algısını arttırmak için, çorbada benim de tuzum olsun misali, Doğu Akdeniz konusuna da bir tarafından girmeye çalışması muhtemeldir.
– ABD yetkilileri, bu gelişmelerin bölgenin güvenlik ve istikrarı için büyük tehdit oluşturduğunu ileri sürseler de, gelişmelerin henüz karşı tedbir alınacak düzeyde olmadığını, ABD’nin Güney Çin denizinde Çin’e verdiği rahatsızlıklara karşı bir tür cevap niteliği taşıdığını düşündüklerini söylemek mümkündür. Buna karşılık, ABD’nin, Çin’in bir kıt’a devleti olmaktan çıktığını, küresel bir hegemon devlet olmak için denizlerde de kendini göstermeye başladığını açık olarak gördükleri kuşkusuzdur. Bu duruma karşı ne gibi tedbir alabilecekleri, Çin’in önüne set çekip çekemiyecekleri ise gelecekteki gelişmelere göre şekillenebilecektir. Esasen bu hususun beklenmeyen bir şey olmadığını, Trump yönetiminin 4 yıla yakın süredir sürdürdüğü politikalardan anlıyoruz. Biden son açıklamaları da. önümüzdeki seçimde Başkan değişse de politikaların aynen devam edeceğini gösteriyor. Değişecek olan muhtemelen sadece uslup
Sonuç olarak Anlaşmanın işleyişi ile ilgili bazı hususlara dikkat çekmek yararlı olacaktır.:
– İran anlaşması’nın Çin’in imzaladığı en önemli anlaşma olduğunu daha önce de belirtmiştik. Bununula birlikte, Çin’in son yıllarda çok büyük sayıda benzer anlaşma yapmış olması, sözkonusu anlaşmaların tümünün gereklerini yerine getirip getiremiyeceği sualini akla getirmektedir..Gerçekten,, Çin’in birçok ülkedeki yatırımlarının siyasi amaçlı olması, finansal geri dönüş ihtimallerinin çok düşük olması, nedeniyle aşırı risk taşıması, Pandeminin Çin ve dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz yansımaları, ABD ve etkileyeceği diğer ülkelerle siyasi ve ticari ilişkilerde ortaya çıkacak ekonomik sorun ve engeller, yukarıdaki olasılığın ciddi şekilde gözönünde tutulması gerektiğini gösteriyor.
– İran halkı bugün için Anlaşmayı kabullense de, şartların ağırlığı nedeniyle ileride olumsuz bir tutum içine girebilir ve bu durum mollalar rejimine karşı çok ciddi bir iç politika konusu yaratabilir. Bu çerçevede,.. çok düşük bir ihtimal olmakla birlikte, ABD’nin de,politikasını 180 derece değiştirerek, bu konuyu dolaylı bir şekilde desteklemesi mümkündür.
– Xİ Jinping dönemi sona erebilir ve bunun neticesi olarak, Çin uluslararası ilişkilerinde aşırı derecede aktif olmaktan vazgeçerek, halkın refahına ön plana alan, daha çok içine dönük bir politika izlemeye yönelebilir.
SONUÇ
ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin İran olayını iyi değerlendirmeleri, gerekli dersleri çıkarmaları, dar bir bencillik ve geçen yüzyılların sömürgeci anlayışını bırakarak, demokratik, adalet ve hakkaniyete dayalı, eşitlikçi ve örnek bir tutum içine girmeleri hem kendileri, hem de diğer ülkeler için yararlı olcaktır. Aksine bir tutumun yaratabileceği sorunların tüm ülkeler ve halklar için çök olumsuz sonuçlar doğurabileceği daima gözönünde tutulmalıdır.
Konuya Türkiye açısından baktığımızda, 400 yıla yakın süredir İran’la komşuluk ilişkilerimizi. dostluk çizgisinde devam ettirdiğimizi görüyoruz.. İran halkının önemli bir bölmüyle de kardeşlik bağımız var. Bölgede 2 rakip ülke olarak değerlendirilsek de, şiimdiye kadar temel bir anlaşmazlığımız, sınır ihtilafımız veya bir sınır olayımız olmadı. Çin İran anlaşması ile Çin’in yanıbaşımıza gelmesinin bu durumu değiştirmemesi için her 2 tarafın da çok dikkatli bir politika sürdürmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Çin –İran Anlaşmasının türk dış politikasında yeni bir ana başlık olarak yerini alması kaçınılmaz gözüküyor. Diş politika karar vericilerinin ve uygulayıcıların yeni oluşumun bölgemizde yaratabileceği etkileri çok büyük bir dikkatle izlemeleri ve değerlendirmeleri nin hayati önem taşıdığını düşünüyorum. Gelişmelerden zarar görebileceğimiz gibi, önemli büyük yarar sağlamamız da mümkündür.
Bu yazıyı ve Çin’le ilgili diğer yazılarımızı, www.istemiparman.com.tr adresli WEB sitemizden de izleyebilirsiniz.