Ocak 12, 2016
|
Kategori:
Dünya ticaret Örgütü’nün temel amacı uluslar arası ticaret’in geliştirilerek refah’a ve barışa katkıda bulunulmasıdır. Bu çerçevede, gümrük vergilerinin azaltılması, miktar kısıtlamalarının kaldırılması öngörülmüştür. Buna ilaveten özel durumlarda ortaya çıkabilecek iktisadi nedenler ve insan, hayvan ve bitki sağlığını korumak amacı dışında bir üye devlet başka bir üye devlete ve vatandaşlarına karşı yeni kısıtlamalar getiremez veya ithal yasakları koyamaz.
Türkiye’nin yakın çevresi ile ticaretinde bölge ülkelerinin DTÖ üyesi olmamaları nedeniyle uluslar arası kurallara uymamaları ve keyfi davranışlarda bulunmaları bazı sıkıntılara yol açmıştır. Sovyet blokunun dağılmasını takiben önce komşumuz bazı ülkeler ve daha sonra 22 ağustos 2012 tarihinde Rusya Federasyonu DTÖ üyesi olmuşlardır. İran, Irak ve Suriye halen gözlemci üye statüsündedir.
Rusya’nın DTÖ üyesi olduktan sonra, uluslar arası kurallara uymayı anlaşmalarla kabul etmiş olması, zaman zaman siyasi ve başka nedenlerle başvurduğu keyfi uygulamaların son bulacağı umudunu doğurmuştu. Ancak Rusya’nın dış ticaret uygulamalarında uluslararası kurallara aykırı davranışı DTÖ üyesi olduktan sonra da devam etmiştir. Son uçak krizi nedeniyle türk ihracatçıları, hizmet sağlayıcıları ve çalışanlarına karşı uygulamaya başladığı kısıtlama ve yasaklar bu tutumun çok açık örnekleridir.
Rusya’nın uygulamaları birçok bakımdan DTÖ kurallarına aykırıdır. DTÖ anlaşmalarında hangi hallerde ve hangi şartlarda ithal kısıtlamaları yapılabileceği ve bunların yöntemi açıkça belirtilmiştir :
Koruma Önlemleri Anlaşması : Bu anlaşma hükümlerine göre Rusya’nın Türkiye’den ithal ettiği bir malın, genel olarak rus ekonomisine, özel olarak da belli bir sektöre zarar vermesi gerekir. Türkiye’den ithal edilen ürünlerin böyle bir duruma yol açması mümkün değildir. Bu yasaklama ve kısıtlamalar açık olarak Koruma nlemleri anlaşması hükümlerini ihlal etmektedir. Kaldı ki, genel koruma tedbirlerinin tüm üye devlere karşı uygulanması gerekir. Bu açıdan sadece Türkiye’den yapılan ithalata getirilen kısıtlamalar DTÖ ve GATT’ın en temel ilkesi olan “En çok kayrılan ülke” kuralına, yani üye ülkelere karşı farklı işlem yapılamıyacağına dair GATT 94 ‘ün 1inci maddesine de aykırıdır.Bu iki temel ihlal için DTÖ’ye müracaat edilmeli ve Rusya’nın sözkonusu uygulamaları kaldırması istenmelidir.
Anti Dumping Anlaşması : Bu anlaşmaya göre bazı ürünlerin belirli bir ülkeden ithali, çok yüksek anti dumping vergileri ile kısıtlanabilmektedir. Ancak, anti dumping uygulamaları için çok özel koşulların oluşması da gerekmektedir ki, böyle bir durum kesinlikle söz konusu değildir.
İnsan, Hayvan ve Bitki Sağlığı Anlaşması: Bu anlaşma hükümleri çerçevesinde insan,hayvan ve bitki sağlığı için tehlike arzeden ürünlerin ithali yasaklanabilir. Ancak Anlaşma çerçevesinde bu yasaklamaların uygulanabilmesi , İnsan sağlığı alanında “ Dünya Sağlık Örgütü ve Dünya Gıda ve Tarım Örgütü Komiyonu”nun “Gıda Codex”i, hayvan sağlığı alanında “Uluslar arası Epizooties Ofisi”nin “ Hayvan sağlığı Uluslar arası kod”u ve bitki sağlığı alanında Dünya Gıda ve Tarım Örgütüne bağlı “Bitkilerin korunması Uluslar arası sözleşmesi” nin getirdiği hükümlere uygun olması koşuluyla mümkündür. Böyle bir durum da sözkonusu değildir.
Hizmet ticareti anlaşması : Bu anlaşma çerçevesine bir üye ülke kendi toptakları üzerinde faaliyet gösteren bir ülkeye mensup hakiki ve hükmi şahıslara gene “ En çok Kayrılan Ülke “ kuralı uyarınca diğer üye ülke vatandaşlarından farklı işlem yapılamaz. Rusya’da yerleşik yabancılar arasında türk turizm, müteahhitlik, ticaret ve nakliye şirketlerine, türk işadamlarına ve çalışanlarına ayırımcı uygulamalar ve zorlamalar yapıldığı görülmektedir. Bu uygulamalar Rusya’nın da taraf olduğu DTÖ Hizmet Ticareti Anlaşması hükümlerinin de açık olarak ihlali niteliğindedir.
DTÖ ilke ve hükümlerine aykırı olarak mal ve hizmet ticaretine kısıtlamalar getirilmesi, bunlara muhatap ülkelerin de karşı önlem olarak o ülkeye yönelik kısıtlamalara başvurması, sözkonusu ülkeler arasında ticaret savaşlarının başlamasına ve sonuç olarak dünya ticaretinin daralmasına yol açması tehlikesini önlemek amacıyla üye Devletler, ticari anlaşmazlıkları DTÖ anlaşmaları hükümlerine göre çözmek üzere, DTÖ çerçevesinde bir mekanizma oluşturmuşlardır.
Bu mekanizmanın ilk etabı kendisine karşı uygulamalarda DTÖ anlaşmakları hükümlerinin ihlal edildiğini ileri süren ülkenin, tüm delilleri en sağlıklı bir şekilde toplayarak, aykırılıkları uygulayan ülkeyi DTÖ sekreteryasına şikayet etmesi ile başlamaktadır. Sekreterya’nın ilk önce aralarındaki uzlaşmazlığa danışma ve uzlaşma yoluyla çözüm bulmaları amacıyla tarafları bir araya getirmesi öngörülmüştür. Danışmalar sonucu şikayet edilen ülke şikayet konusu uygulamalara son verdiği taktirde sorun çözülmüş olmaktadır.
Bu şekilde bir çözüm bulunamazsa, uzman kişilerden oluşan bir panel kurulacaktır. Panel’in görevi şikayet edilen ülke uygulamalarının DTÖ anlaşmaları hükümlerine aykırı olup olmadığını saptamaktır. Bu yönde hazırlanacak raporun içeriği taraflarca kabul edildiği taktirde, şikayet edilen tarafın raporda önerildiği şekilde davranması gerekmektedir. Taraflardan biri rapora itiraz ederse konu temyiz görevi ifa eden komiteye havale edilecektir. Komite’nin ve daha sonra DTÖ Konseyinin onayı ile rapor kesin şeklini alacaktır. Bu süreç yaklaşık 16-18 ay sürmektedir. Raporda anlaşma hükümlerini ihlal edildiği sonucuna varılmışsa ihlal eden ülke’den – bu durumda Rusya- sözkonusu uygulamalara son vermesi istenecektir. Rusya ihlale devam ederse Türkiye’nin de Rusya’ya karşı ticari yaptırımlar yapabilmesi mümkündür. Ayrıca, DTÖ kurallarını ihlal etmeye devam eden üye ülkenin DTÖ avantaşlarından yararlandırılması da durdurulabilecektir.
Türkiye’nin DTÖ nezdinde Rusya’yı şikayetinin yanı sıra , son gelişmeler nedeniyle Rusya’daki muhataplarıyla ticari anlaşmazlıklar yaşayan ve zarara uğrayan kişi ve şirketlerin, yerel ve/veya uluslar arası hukuk yollarına başvurmaları mümkündür. Tabiatıyla bu konudak ilgili kişilerin kendi durumlarına ve muhataplarıyla aralarındaki sözleşme hükümlerine göre alabilecekleri bir husustur. Bugünkü koşullarda Rusya iç hukuk sisteminin yararlı olabileceğini söylemek güçtür. Bu arada, DTÖ sisteminin haksız işlem yapan ülkeyi, zarara uğrayan tarafa herhangi bir tazminat ödemeye mahkum etmesinin ve DTÖ’nün kişisel hakların aranacağı bir merci olmadığının da hatırlanması gerekir.
Fiili bir cezalandırma sistemi içermeyen, sadece ticari ilişkilerin olumlu gelişmesi ve ticaret hacminin daralmaması amacı güden DTÖ anlaşmazlıkların çözümü mekanizmasına çok sayıda üye ülkenin başvurmasının temel nedeni, bu çerçevede düzenlenen rapor ve alınan kararların, üye ülkelerin siyasi ve ekonomik güçleri, uluslar arası siyasi dengeler gibi hususları dikkate almadan tamamen DTÖ anlaşmalarının yarattığı hukuk normlarına uygunluk açısından ve tarafsız bir şekilde değerlendirilmesi hususudur. Geçmiş örneklerden bu konuda başarılı bir sonuç alındığı anlaşılmaktadır. Gerçekten, hemen hemen her durumda üye ülkeler DTÖ panel raporlarında belirtilen yanlış ve hukuka aykırı uygulamalarını kaldırmak yoluna gitmişlerdir. Esasen. ticari çıkarlarının yanı sıra, uluslar arası toplumda saygın bir üye olarak yer almak isteyen bir ülkenin başka türlü davranması beklenemez. Ancak, Rusya Federasyonu’nun son yıllardaki politikarı, genel olarak, bu konuda çok hassas davranmadığını göstermektedir.
Bütün bu hususlar çerçevesinde, gene de DTÖ nezdinde gereken girişimlerin, çok ciddi bir çalışma sonucu ortaya konacak kesin hukuk ihlali hükümleri ile birlikte, en kısa zamanda yapılmasının kesinlikle yararlı olacağı düşünülmektedir. Esasen bu konuda gerekli çalışmalara başlanıldığı da anlaşılmaktadır. Rus yönetimi, özellikle enerji piyasının bügünkü durumu ve ekonomisindeki gelişmeler karşısında, Türkiye’ye karşı uygulamalarından Rus ekonomisi ve Rus halkının zarar gördüğünün , “kendi ayağına kurşun sıktığı”nın muhtemelen farkındadır ve ” intikam için bitişik komşunun evini yakmaya çalışmanın en büyük akılsızlık” olduğu sözünü de bilmektedir. Buna rağmen son kriz nedeniyle iç kamuoyuna bir şeyler yaptığını göstermek isteyen rus yönetimi, gerek içerde, gerek uluslar arası arena’daki “YENİ RUSYA” imajı nedenleriyle geri adım atmakta zorlanmaktadır. Bu durumda, DTÖ sistemi içinde alınacak bir karara ve hatta karar alınması süreci içinde gelişen koşullara uyulması gerektiği hususunun Rusya tarafından “onurlu “ bir çıkış yolu olarak değerlendirilmesi ve Türkiye ve Türklere karşı tedbirlerin kaldırılması beklenebilir.
Her iki ülke’nin de karşılıklı olarak çok çeşitli ve önemli ekonomik çıkarları vardır. Türkiye – Rusya ticari ilişkilerinin normal şekilde ve kesintisiz devamının sağlanması, siyasi ilişkilerin de mümkün olan en kısa sürede düzelmesine katkıda bulunacaktır. Böyle bir durumun iki ülke halkının da refah ve mutluluğu için büyük yarar sağlayacaktır. Komşunun refah ve mutluluğunun sizin de refah ve mutluluğunuz için gerekli olduğu ancak bunun karşılıklı saygı esasına bağlı bulunduğu her zaman gözönüde tutulmalıdır. Türkiye Rusya ilişkilerinin olumlu bir mecraya girmesinin, bölge ve dünya refahı ve barışı için de önemli yarar sağlayacağı kuşkusuzdur.
İstemi Parman 12.01.2016