Japonya Ülke Raporu Ve Dış Ticaret Politikası
Banu ERDOĞDU
1-ÜLKE HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Tarihçe
Japon takımadalarına, ilk olarak adaların hala Asya kıtasının bir parçası olduğu dönemde, yaklaşık 100 bin yıl önce yerleşilmişti. Arkeolojik araştırmalar yontma taş devrinde takımadalarda yaşayan insanların temelde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini ortaya çıkarmıştır. Cilalı taş devrinde zarif taş aletler yapılmış, ok ve yay kullanılarak ileri avlanma teknikleri geliştirilmiş ve yemek pişirmek ve saklamak için toprak kaplar üretilmiştir. Jomon stili (sicim desenli) kaplar nedeniyle, MÖ. 8 bin ile MÖ. 300 yılları arasındaki dönem Jomon dönemi olarak adlandırılır.
MÖ.300 yıllarında Asya kıtasından tarım, basit pirinç ekimi ve metal işçiliği teknikleri gelmiştir. Japonya’da yaşayanlar tarımsal üretimi artırmak için günlük yaşamlarında tarım aletleri ve demir silahlar, ayrıca dini ayinler için bronz kılıçlar ve aynalar kullanmışlardır. Bu dönemde işbölümü, yöneten ve yönetilenler arasındaki ayrılığı derinleştirmiş ve ülkede pek çok küçük devlet kurulmuştur. MÖ. 300 ile MS 300 yılları arasına rastlayan ve çömlekçi çarkında seramiklerin üretildiği döneme Yayoi dönemi denmiştir.
4. yüzyılda küçük devletler birleşti ve tüm milleti yöneten güçlü politik otorite Yamato’da (şimdiki Nara eyaleti) merkez kurdu. 4 ve 6. yüzyıllar arasında Kore’den gelen Budizm ve Konfüçyusçuluk’u kapsayan Çin kültürünün yanı sıra tarımda da büyük gelişmeler görüldü. 4. yüzyılın sonlarından itibaren Kore yarımadasındaki krallıklar ve Japonya arasında ilişkiler başlamıştır. Aslında Çin’in Han hanedanlığında geliştirilen gemi yapımı, tabaklama, metal işçiliği ve dokuma gibi endüstriyel sanatlar Kore yoluyla ülkeye tanıtılmıştır. Temeli resim yazısına dayanan Çince yazım biçimi kabul edilmiş ve bu vesileyle Japonlar Konfüçyus felsefesini, astronomi ve takvimin işleyişini ve tıbbın ilkelerini öğrenmişlerdir. Budizm 538 yılında Çin ve Kore yoluyla Hindistan’dan Japonya’ya geldi. Çin hükümet sistemi Japon yöneticilerinin, üzerine kendi sistemlerini kurdukları bir model olmuştur. 8. yüzyılın başında ülkenin ilk daimi başkenti Nara’da kurulmuştu. 710’dan 784’e kadar, 70 yıldan uzun bir süre Japon imparatorluk ailesi burada oturmuş ve giderek otoritesini tüm ülkeye benimsetmiştir. O zamana kadar başkent veya payitaht şimdiki Nara, Kyoto ve Osaka şehirleri arasında sık sık yer değiştiriyordu.
794 yılında Çin’in o zamanki başkent model alınarak, Kyoto’da yeni bir başkent inşa edildi. Kyoto yaklaşık 1000 yıl ülkeye başkentlik yapacaktı. Başkent’in Kyoto’ya taşınması, 1192’ye kadar devam edecek olan Heian döneminin başlangıcı anlamına gelir. Bu, Japonya’da sanatsal gelişimin görüldüğü muazzam dönemlerden biriydi. 9. yüzyılın sonlarına doğru Çin ile ilişkiler kesilmiş ve Japon uygarlığı kendi özel niteliğini ve formunu bulmaya başlamıştır. Bu, dışarıdan getirilmiş kavramların yavaş yavaş aslında Japon stiliymiş gibi gösterildiği bir asimilasyon ve adaptasyon yöntemiydi. Bu yöntemin en tipik örneği, Japon yazısının Heian dönemindeki gelişimidir. Çince yazımdaki güçlük, yazarları ve rahipleri Çince formlara dayalı iki ayrı hece sistemi üretmeye itti. Heian döneminin ortalarına doğru “kana” adı verilen bu iki fonetik alfabe geliştirilmiş ve Çince üslubunun yerini alarak gelişen saf Japon stili edebiyata ışık tutmuş ve oldukça geniş biçimde kullanıma girmiştir. İncelik ve nezaket, başkentteki yaşama damgasını vurmuştur. Saray sanatsal ve sosyal zevklere dalmış, bu arada eyaletlerdeki savaşçı klanlar üzerindeki otoritesi giderek zayıflamıştır. Krallığın etkin kontrolü giderek elden çıkarken; bu, Japonya’nın çalkantılı ortaçağında , soyları eski imparatorlara kadar uzanan iki rakip askeri aile olan Minamotolar ile Tairalar için bir ödül olmuştur. Sonunda Minamotolar 1185’de İç Deniz’de destansı Dannoura çarpışmasında rakip Taira klanını imha ederek, hakim olmuşlardır. Minamotolar’ın zaferi, etkin politik gücün kaynağı olan kraliyet tahtının zımnen yok edilmesini ve askeri yöneticilerce, bir başka deyişle birbiri ardına gelen şogunlarca sürdürülen yedi yüzyıllık feodal yönetimin başlangıcını belirledi. Minamotolardan Yoritomo’nun eşinin ailesi olan Hojolar’a geçti ve Şogun vekili olarak 1333’e kadar Kamakura’da askeri hükümeti yürüttüler. Moğollar bu süre zarfında biri 1274 ve ikincisi 1281’de olmak üzere kuzey Kyuşu’ya iki defa saldırdılar. Zayıf güçlerine rağmen, Japon savaşçıları yerlerini başarıyla muhafaza ettiler ve istilacıların iç kısımlara girmelerini önlediler. Her iki saldırı teşebbüsünde de meydana gelen ve donanmalarının büyük kısmını mahveden tayfunların ardından Moğol güçleri Japonya’dan çekildiler Temeli resim yazısına dayanan Çince yazım biçimi kabul edilmiş ve bu vesileyle Japonlar Konfüçyus felsefesini, astronomi ve takvimin işleyişini ve tıbbın ilkelerini öğrenmişlerdir. Budizm 538 yılında Çin ve Kore yoluyla Hindistan’dan Japonya’ya geldi. Çin hükümet sistemi Japon yöneticilerinin, üzerine kendi sistemlerini kurdukları bir model olmuştur.
1333’den 1338’e kadar süren imparatorluk yönetiminin kısa ömürlü restorasyonunun ardından Kyoto, Muromaçi’de Aşikaga ailesi tarafından yeni bir askeri hükümet kuruldu. Muromaçi dönemi 1338’den 1573’e kadar, iki yüzyıldan uzun sürdü. Bu dönem zarfında Buşido’nun sert disiplini, estetik ve dini faaliyetlerde ifadesini bulmuş ve bugün bile başta gelen özelliği klasik anlamda sadelik ve kontrol yeteneği olan ülke sanatına damga vurmuştur.
200 yıllık yönetimin ardından Muromaçi’deki şogunluk, ülkenin diğer kesimlerindeki rakip klanların, kendi otoritesine karşı giderek büyüyen meydan okumalarıyla karşılaşmıştır. 16. yüzyılın sonlarına doğru, Japonya yücelik uğruna savaşan bölgesel beylikler yüzünden bir iç savaşla parçalanmıştı. Düzen 1590’da büyük general Toyotomi Hideyoşi tarafından yeniden kuruldu. Hideyoşi 1592 ve 1597’de Kore’ye her ikisi de Çinlilerin ve Korelilerin direnci karşısında başarısızlığa uğrayan iki istila hareketi başlamıştı. Onun Japonya’yı uzlaştıran ve birleştiren çalışmaları, Tokugava Şogunluğu’nun kurucusu Tokugava Ieyasu tarafından da pekiştirilmiştir. Japon şatolarının en ünlülerinin inşası da bu iç savaşların yaşandığı geçiş evresine rastlamaktadır.
Bu, dışarıdan getirilmiş kavramların yavaş yavaş aslında Japon stiliymiş gibi gösterildiği bir asimilasyon ve adaptasyon yöntemiydi. Bu yöntemin en tipik örneği, Japon yazısının Heian dönemindeki gelişimidir. Çince yazımdaki güçlük, yazarları ve rahipleri Çince formlara dayalı iki ayrı hece sistemi üretmeye itti. Heian döneminin ortalarına doğru “kana” adı verilen bu iki fonetik alfabe geliştirilmiş ve Çince üslubunun yerini alarak gelişen saf Japon stili edebiyata ışık tutmuş ve oldukça geniş biçimde kullanıma girmiştir. Kendini Japonya’nın etkin yöneticisi olarak kabul ettiren Ieyasu, şogunluğunu 1603’de şimdi Tokyo olarak bilinen Edo’da kurdu. Bu Japon tarihinin en önemli dönüm noktasıydı. Ieyasu, gelecek 1265 yıl için özellikle politik ve sosyal kanunlar olmak üzere halkın yaşantısının her yönüyle tasarlandığı bir kalıp yarattı.Ieyasu’nun tesis ettiği sosyal ve politik yapının entegrasyonunu korumanın bir yolu olarak 1639’da Tokugava Şogunluğu, Japonya’nın kapılarını dış dünyaya fiili şekilde kapatarak, şiddetli bir adım attı. İlk Batılılar Japonya kıyılarına bir önceki yüzyılda Muromaçi döneminde ulaştılar. Ülkeye ateşli silahları tanıtan Portekizli tacirler 1543’te Japonya’nın güneybatısında küçük bir adaya yerleştiler. Sonraki birkaç yıl içinde bunları, Saint Francis Xaviar önderliğinde Cizvit misyonerleri ve İspanyol gruplar takip etti. Hollandalı ve İngiliz tacirler de Japon topraklarına yerleştiler.Avrupalıların bu akınlarının Japonya üzerinde çok derin etkileri oldu. Bu misyonerler özellikle Japonya’nın güneyinde çok sayıda kişinin inanç değiştirmesine sebep oldular. Şogunluk Hrıstiyanlığın birlikte geldiği ateşli silahlar kadar patlayıcı bir potansiyel teşkil edebileceğini fark etti. Sonunda Hrıstiyanlık yasaklandı ve Togukava Şogunluğu, Nagasaki Limanı’ndaki küçük Dejima adası içinde yaşayan bir avuç Hollandalı tüccar, Nagasaki’de yaşayan Çinliler ve arasıra Kore Lee Hanedanlığı’ndan gelen resmi elçiler dışında yabancıların ülkeye girişini yasakladı. Yaklaşık 250 yıl boyunca Japonya’nın dış dünya ile tek bağlantısı bu insanlardı. 18. yüzyılın sonlarından itibaren açılma yönünde giderek artan baskılar 19. yüzyılın ortalarında meyvelerini verdi. 1853 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin dört gemilik bir filosu Tokyo Körfezi’ne demir attı. Bir sonraki yıl aynı ziyareti gerçekleştiren Amerikan filosu bu ikinci ziyaretinde, bu kez iki ülke arasında bir dostluk anlaşmasına imza attı. Bunu, hemen Rusya, İngiltere ve Hollanda izledi. Bu Japonya’nın içe kapalı geçirdiği dönemin bittiğini haber veriyordu. Dört yıl sonra dostluk anlaşmasını ticaret anlaşmalarını izledi. Bu aşamada kervana Fransa da katıldı.İkili anlaşmalar feodal dönemin de sonunu getirdi. Ülke önce kargaşaya sürüklendi. 10 yıl kadar süren kargaşanın ardından Tokugava Şogunluğu tarihe karışırken, 1868 tarihi itibariyle Meiji Restorasyonu dönemi başladı. Hakimiyet İmparatora geçti. Meiji dönemi Japonya’nın modern tarihinin de başlamasını haber verir. Bu dönemde Japonya Batı’nın yüzyıllar içinde kurduğu modern sanayileri, politik kurumları, kısacası modern bir toplumu 20-30 yılda yaratıverdi. Başkent Kyoto’dan bir önceki başkent olan Edo’ya taşındı. Ancak adı Tokyo olarak değiştirildi. Tokyo, “doğu başkenti” anlamındadır. Yüzyılların birikimi çok geçmeden kendini gösterdi. Ülke her bakımdan gelişmeye ve genişlemeye başladı. Bu gerektiğinde savaş anlamına da geliyordu. 1894-1895 yıllarında Çin ile yapılan savaşı Japonya kazandı ve Tayvan’ı ele geçirdi. Japonya 1904-1905 yıllarında Rusya ile yapılan savaşı da kazandı Güney Sahalin’i eline geçirdi. Aynı yıl Kore’nin yönetimini aldı, bu ülke 1910’da ilhak edildi.Bundan iki yıl sonra da İmaparator Meiji öldü. Bundan sonraki dönemde ülke büyümesini sürdürmekle birlikte ekonomik durgunluklar, siyasi çalkantılar ülkeyi kaosa sürükledi. Egemen güçler arasındaki çekişmeler, ülkeyi İkinci Dünya Savaşı’nın tam ortasına taşıdı. 1945 Ağustos’unda İmaparator’un emriyle halk silahlarını bıraktı, ülke teslim oldu. Ülke altı yıl kadar müttefiklerin kontrolünde kaldı. Bu dönemde ülkenin ekonomik ve toplumsal yapısını değiştirecek, reform nitelikli bir dizi yapılanmaya gidildi. Tarım alanları yeniden paylaştırıldı. Zaibatsu denilen aile şirketleri dağıtıldı. İşçilere ve kadınlara çeşitli haklar tanındı, 1947’de liberal bir anayasa ilan edildi. 1951 San Francisco Barış Antlaşması ile Japonya dış ilişkiler kurma hakkını yeniden kazandı. Bu tarihten itibaren yaklaşık 15 yılda ülke yeniden uluslararası rekabet gücüne ulaştı. 1964 Tokyo Olimpiyatları ülkenin uluslararası arenaya kabul edilişinin ve ülkenin yeniden ayağa kalkmasının tescili niteliğindeydi. Bütün dünyayı etkileyen sosyal olaylar Japonya’da kurumların geliştirilmesi sonucunu doğurdu. Bundan sonraki dönemin en önemli olayları ise 1972’de Okinava’nın Amerikan yönetiminden tekrar Japonya’ya geçmesi ve Çin ile bir uzlaşmaya varılmasıdır. Bu tarihten sonra Japonya özellikle uluslararası ekonomik ve mali piyasa v kuruluşların baş aktörlerinden biri haline geldi.
1.3. Coğrafi Konum ve İklimi
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusunda, Kore Yarımadasının doğusunda ve Rusya’nın Sibirya bölgesinin güneyinde yer alan Japonya’da, en önemli adalar Hokkaido, Honshu Shikoku ve Kyushu’dur. Bunların dışında 3000’i aşkın küçük ada mevcut olup, bazılarına yerleşim mevcut değildir.
Japonya, muson bölgesi ile ılıman bölgenin birleştiği noktada yer alır. İklim, okyanusun ve karasal hava akımlarının etkisi altında genelde ılıman bir karakteri vardır. Japonya’da genellikle dört mevsim yaşanır. Haziran ortalarında başlayan yaz ılık ve nemlidir. Yağmurlu mevsimin hiç yaşanmadığı, kuzeydeki Hokkaido adası dışında , çoğunlukla yazı, yaklaşık bir ay süren yağmurlu bir mevsim takip eder. Kış, Pasifik kıyılarında güneşli ve yumuşak geçer. Japon denizi kıyılarında ise bulut hakimdir. Dağlık iç kısım ise dünyanın en karlı bölgelerinden biridir. Hokkaido’nun en belirgin özelliği sert kışlarıdır. Eylül ayıyla birlikte ülkenin içlerinde şiddetli rüzgar, tayfun ve sağanak yağışlar yaşanır. Başkent Tokyo, Tahran, Los Angeles ve Atina ile aynı enlemdedir. Yaz aylarında görülen nemli ve çok sıcak havanın tersine kış, düşük nem oranı ve arasıra yağan karla ılıman geçer.
1.4. Siyasi ve İdari Yapı
Japonya, temsili demokrasi ile yönetilmektedir. Japon Parlamentosu devletin en üst organıdır. Hükümet Parlamentoya karşı sorumludur. Japon İmparatoru Devlet Başkanı’dır.
Japonya’da resmi olarak 47 il bulunmakta olup, her ilin bir valisi ve belediye başkanı bulunmaktadır. Yine resmi olmayan özellikle kırsal kesimde birçok bölge mevcuttur.
Japonya’nın modern politik dönemi 1868’de Meiji Hanedanı zamanında başlamış, parlamento 1890 yılında kurulmuştur. Ancak Japonya’nın dünya ekonomik ve politik sistemi içinde bugünkü yerini alması 2. Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur.
Japonya’da siyasi hayat 1890 yılında parlamentonun açılmasıyla başlamıştır. Daha önceleri ülke İmparator ve Asilzadeler Meclisi tarafından yönetiliyordu. Parlamento açıldıktan sonra öne çıkan fikirsel farklılıklar değişik siyasi partilerin açılmasını sağladı ve 2. Dünya Savaşı’na kadar ülke meşruti monarşi diyebileceğimiz bir yapıyla yönetildi. Savaştan hemen önce siyasi partilerin büyük çoğunluğu kapatıldı ve bu dönemde ülke yeniden otokratik bir şekilde yönetilmeye başlandı. Savaş bittikten sonra Japonya yeniden demokratikleşme sürecine girdi. 1946 yılında anayasa ilan edildi, siyasi partiler tekrar açıldı ve İmparatorluk ailesi dışında kalanların asalet unvanları kaldırıldı. Günümüzde Japon iç siyasetinde en etkili olan partiler de bu dönemde kurulmuşlardır.
Etkin Siyasi Partiler ve İdeolojiler:
Demokrat Parti (Democratic Party – 民主党):1998 Yılında kurulan bu parti 2009 yılındaki seçimlerde parlamentonun büyük çoğunluğunu ele geçirmeyi başarmıştır. Web sitesinden aldığımız alıntıyla partinin belirli bir ideolojisinin olmadığını deyim yerindeyse popüler bir parti olduğunu görüyoruz. “Biz hem vatandaşın hem işverenin hem de işçinin partisiyiz. (http://www.dpj.or.jp/english/about_us/philosophy.html)” Parti ekonomide serbest pazarı destekler. Genel bir tanımlama yaparsak DPJ’nin sola yakın bir merkez partisi olduğunu ve Liberalist olduğunu söyleyebiliriz.
Liberal Demokrat Parti (Liberal Democratic Party – 自由民主党):Parti 1955 yılında kuruldu ve uzun yıllar ülkenin en popüler ve güçlü partisi olarak meclis çoğunluğunu elinde bulundurdu. 2009 seçimlerine kadar yalnız 11 aylık kısa bir süre hariç 54 yıl boyunca ülkenin birinci partisiydi. Sol parti olmasına karşın, ideolojik arka planı yetersizdir. Genelde ekonomi ağırlıklı politikalara ağırlık verir. Kısacası LDP’nin neoliberalist ve popülist bir yapısı olduğunu söyleyebiliriz.
Yeni Hükümet Partisi (New Kōmeitō Party – 公明党):1998 yılında daha önce kapanan Komeito Partisi’nin devamı niteliğinde kuruldu. Mistik ve dini ideolojiler içeren parti yapısı politik tabirle partinin sağcı olduğunu göstermektedir. Budizm ve Humanizm ekseninde ilerleyen parti etkinlikleri halkın bir kısmı tarafından teveccühle karşılanmaktadır. Genel manada Komeito Partisi’nin Muhafazakar, Sağ bir parti olduğunu söylememiz mümkündür.
Komünist Parti (Japanese Communist Party – 日本共産党):1922 yılında kuruldu. Temel düşünce ve hedef olarak Dünyadaki diğer komünist oluşumlarla aynı ideolojiyi desteklemektedir. Ülkede yeterince uç sol parti olmadığı için aşırı solcuların oylarını genellikle almaktadır. 70’li yıllara kadar düşük oranlarda seyretse de 70’den günümüze belirli bir taban oluşturmuştur. JCP komünizm idaresinin Japonya için ideal olduğunu savunan bir partidir.
Etnik çeşitliliğin az olması Japonya’nın Faşist eğilimlere kapalı olmasına sebep olmuştur. Hakeza 2. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın karşısında savaşması ve Refah seviyesinin yüksekliği de Sosyalist, Komünist ideolojilerin önünü kapatmıştır. Savaş’a kadarki dönemde tutucu partiler güçlense de savaş sonrası liberal partiler günümüze kadar egemen olmuşlardır. İmparatorun sarsılmaz varlığı ve geleneklere bağlılığın üst düzeylerde olması Japonya’yı muhafazakar bir ülke olarak nitelendirmemizi gerektirir.
Yürütme : Yürütme yetkisi, başbakan ve en çok 20 devlet bakanından oluşan ve tamamen Parlamento’ya karşı sorumlu olan kabineye verilmiştir. Parlamento üyesi olmak zorunda olan ve parlamento tarafından belirlenen Başbakan, sivil ve büyük çoğunluğu Parlamento üyeleri arasından olmak üzere devlet bakanlarını atamak ve görevden almak yetkisine sahiptir. Temsilciler Meclisi’nin Hükümete güven önergesini reddettiği veya güvensizlik önergesini kabul ettiği durumlarda, eğer Temsilciler Meclisi 10 gün içinde feshedilmemişse, kabinenin istifa etmesi gerekir. Mart 1988 tarihi itibariyle Japonya’da Başbakanlığın yanısıra 12 bakanlık ve 32 teşkilatta 273 bini Savunma Güçleri personeli olmak üzere toplam 1 milyon 180 bin dolayında memur çalışmaktadır. Bunlara ek olarak devletin resmi hesaplarının yıllık kontrolünden sorumlu olan Sayıştay da bağımsız anayasal bir kuruluştur.
Yargı :
Hükümetin yasama ve yürütme yetkilerinden tamamen bağımsız olan hukuk sisteminde, Yargıtay, 8 yüksek mahkeme, Hokkaido dışında tüm eyaletlerde, 4 mahkeme ve l jürisiz mahkemeden oluşan birer bölge mahkemesi kurulmuştur. Bunlara ek olarak pekçok aile mahkemeleri mevcuttur. Yargıtay bir baş hakim ve 14 hakimden kuruludur. Kabinenin belirlediği başhakimi İmparator atar. Diğer 14 hakimin ataması kabine tarafından gerçekleştirilir. Yargıtay hakimlerinin atamaları; atanmalarını izleyen ilk Temsilciler Meclisi genel seçimleriyle birlikte yapılan ulusal referandumla yenilenir. On yıllık dönemden sonra hakimlerin yeniden atanmaları aynı şekilde tekrarlanır. Yargıtay, kanun, düzen, nizam ve resmi işlerin anayasaya uygunluğunun karara bağlandığı en yüksek mahkemedir.
Ulusal Güvenlik : İkinci Dünya Savaşı Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan birer atom bombasıyla sona ermiştir. Japonya, atom bombasının atıldığı, nükleer silahın etkilerini birebir yaşayan tek ülkedir. Bu durum, ülkenin ulusal güvenlik politikasını biçimlendiren en önemli unsurdur. Anayasa’ya da damgasını vuran bu tarihi olgu doğrultusunda Japonya komşularına hiçbir zaman tehdit unsuru olamayacak, ancak etkin bir savunmayı da sağlayacak bir askeri güç oluşturma politikası güdegelmiştir. Öte yandan, nükleer silaha sahip olmamak, bunları üretmemek ve bunların ülkeye girişine izin vermemek biçiminde özetlenen üç nükleer ilke, Japon ulusal güvenlik politikasının temel taşlarını oluşturur. Ülkenin mevcut güvenlik politikasının üç temel direği ise şunlardır: Japonya-ABD Karşılıklı İşbirliği ve Güvenlik Antlaşması’na dayalı yakın bir ittifakı sürdürmek, sürdürülebilir bir savunma yeteneğini amaçlayan Savunma Güçleri’nin modernizasyonu ve daha barışçı, istikrarlı bir uluslararası ortamının yaratılması için aktif bir diplomasi izlemek
1.5. Nüfus ve İşgücü Yapısı
Nüfus: 127.1 (Milyon, 2010)
Japonya, dünyanın en yaşlı nüfusuna sahiptir. Medyan yaş 44,7 yıl olup Japonya nüfusunun %30,1’i 60 yaşından daha yaşlı olup 60+ yaş grubuna girenlerin dünyanın en yüksek yüzde oranına sahiptir.
Japonya’da son 50 yılda nüfus artmaya devam etmekte olup, son yıllarda nüfus artış hızı yavaşlamaya ve 2008 yılında sonra düşme eğilimi göstermeye başlamıştır. 1950’lerde Japonya’da işgücü bakımından aktif olan nüfus (15-64 yaş arası) çoğunlukta iken 2000’li
yıllarda söz konusu yapının önemli ölçüde değiştiği gözlenmektedir. Bugünkü durum itibariyle, 0-14 yaş arası olan nüfus toplumun sadece %16,7’sini oluşturmakta ve 65 yaş ve üstü olan kesimin oranı %28,9’a yükselmiş bulunmaktadır.
Nüfusun yaş ortalamasının her yıl artması sonucu aktif işgücü nüfusu (15-64 yaş arası) her yıl düşmeye devam etmektedir.
Tablo 2. İstihdam ve İşgücü İstatistikleri
YILLAR |
KİŞİ (Milyon) |
2004 |
66,4 |
2005 |
66,5 |
2006 |
66,6 |
2007 |
66,7 |
2008 |
66,5 |
2009 (Tahmini) |
66,0 |
Kaynak: EIU Country Snapshot 2009
2050 yılı itibariyle ekonomik olarak aktif nüfusun %53,1’e düşeceği tahmin edilmekte olup, yapılan projeksiyonlar sonucu 0–14 yaş arası kesimin toplumun %8,6’sını, 65 yaş ve üstü kesimin de toplumun %39,5’ini oluşturacağı öngörülmektedir
Bu durum dış ticaret politikası üzerinde değerlendirildiğinde Japonya ithalatında özellikle yaşlı nüfusun tüketim ihtiyaçlarına yönelik alımlar yapabileceği gözlemlenmektedir.
Doğum oranının düşük seviyelerde seyretmesi, özellikle yaşlı kesimde artan ölüm oranları ve ülke dışından gelecek göçün sınırlı kalması söz konusu düşüşün en önemli nedenleri olarak gösterilmektedir. Dışardan göç ancak göç edecek kişilerin vasıflı olması durumunda izin verilmekte olup, 2005 yılında yaklaşık 2 milyon yabancı kökenli kişinin Japonya’da yaşadığı bildirilmiştir.
Tablo 2.1. Japonya’da Yaşayan Yabancıların Kökenleri İtibariyle Dağılımı
Başlıca Ülkeler (2009) Kişi |
|
Toplam Nüfus |
2.011.555 |
Asya |
1.483.985 |
Hindistan |
16.988 |
Endonezya |
25.097 |
G.Kore |
598.687 |
Tayland |
37.703 |
Çin H.C. |
519.561 |
Bangladeş |
11.015 |
Filipinler |
187.261 |
Vietnam |
28.932 |
Kuzey Amerika |
65.029 |
A.B.D. |
49.390 |
Kanada |
12.022 |
Güney Amerika |
376.348 |
Brezilya |
302.080 |
Peru |
57.728 |
Avrupa |
58.351 |
Birleşik Krallık |
17.494 |
Fransa |
7.337 |
Rusya |
7.110 |
Avrupa |
58.351 |
Gana |
1.824 |
Nijerya |
2.389 |
Okyanusya |
15.606 |
Avustralya |
11.277 |
Kaynak: Judicial System and Research Department, Minister’s Secretariat, Ministry of Justice.
Tablo 2.2. Nüfusun Şehirlere Göre Dağılımı
Tokyo (Başkent) |
8,8 |
Yokohama |
3,7 |
Osoka |
2,7 |
Nogoya |
2,3 |
Sapporo |
1,9 |
Kobe |
1,5 |
Kyoto |
1,5 |
Fukuoka |
1,5 |
Kaynak: EIU Country Snapshot 2009
Yüzölçümünün az olması sebebiyle nüfus yoğunluğu çok fazladır. Halkın % 77’si şehirlerde yaşar. Şehirlerde yaşayan halkın % 58’i Tokyo, Osoka ve Nagoya’da toplanmıştır. Nüfusu milyonu aşan yedi büyük şehir vardır. Bunlardan başşehir olan Tokyo, 8.323.699 nüfusa sahiptir.
Japonya’da iklim kuzeyden güneye çeşitlilik göstermektedir. Ülkenin %70’i yerleşime
uygun olmayacak ölçüde dağlıktır. Bu nedenle arazi fiyatları son derece yüksektir.
Japonya’nın doğal koşulları hava ve deniz trafiğini zorlaştırdığından kara yolu ulaşımı
yoğunluk kazanmıştır. Yüksek teknolojili hızlı tren taşımacılığı gelişmiştir. Kobe ülkenin en
büyük deniz limanı olup, Narita/Tokyo ve Kansai/Osoka, Kobe, Kyoto en büyük hava
limanlarıdır.
Tablo 2.3. Japonya’da Sektörler İtibariyle İşgücünün Dağılımı
SEKTÖR |
% |
Tarım |
4,40 |
Ormancılık |
0,08 |
Balıkçılık |
0,35 |
Madencilik |
0,04 |
İnşaat |
8,77 |
İmalat |
17,31 |
Elektrik, Gaz, Isı ve Su Arzı |
0,46 |
Bilgi ve İletişim |
2,64 |
Ulaşım |
5,09 |
Toptan ve Perakende Ticareti |
17,91 |
Finans ve Sigorta |
2,50 |
Emlak |
1,39 |
Restoran, Lokanta ve Yemek Hizmetleri |
5,24 |
Tıbbi Sağlık ve Bakım Hizmetleri |
8,70 |
Eğitim ve Öğretim Destekleri |
4,39 |
Atık Hizmetleri |
1,10 |
Diğer Hizmetler |
14,34 |
Kamu |
3,41 |
Kaynak: Ministry of Internal Affairs and Communications, 2009
.
1.6. Sosyal Yapı
-
Büyük Aile Yapısının Bölünmesi (Hane başına daha az kişinin düşmesi)
Japonya’da son yıllarda hane başına düsen insan sayısında istikrarlı bir düşüş olmuş ve
1985 yılında ortalama hane basına düsen fert sayısı 3,71 ve 1996 yılında 3,34 iken 2002
yılında 3,19’a düşmüştür. Daha küçük sayıda bağımsız davranan kişi ile birlikte çekirdek
ailenin oluşması, tüketici tercihlerinde daha çok değişime neden olmuş ve bu çerçevede,
özellikle daha genç nesiller de olmak üzere yabancı ürünlere olan talep ve yabancı ürünlerin
daha büyük ölçüde kabul gördüğü izlenmeye başlanmıştır.
-
Daha Çok Çalışan Bayan Nüfus, Evlilik Yasının Yükselmesi ve Daha Az Çocuk