Şubat 20, 2023
|
Kategori:
Çoğunluğu, başta İstanbul, büyük şehirlerimizde olmak üzere yüzbinlerce konutun boş olduğu ifade ediliyor. Buna karşılık, gene en başta İstanbul tüm ülkede önemli sayıda konut açığı olduğu ve bu arada son dönemlerde konut kiralarının önemli artışlar kaydettiği de biliniyor. Liberal ve demokratik bazı ülkelerde, koşullar gerektirdiğinde, boş bırakılan konutların rayiç kira bedelinin konut malikinin vergi matrahına eklenmesi uygulamaları yapılmıştır.
Önemli bir açık ve yoğun bir talep varken, çok sayıda konutun kullanıma arz edilmemesi önemli bir çelişkidir. Yeniler dahil boş konutların kısa sürede satılmaması veya kiralanmaması nedeniyle konut arzı kısıtlı kalmaktadır. Bunun temel nedeninin, konut sahibi kişi, kurum veya şirketlerin enflasyonist ortamda daha yüksek satış fiyatı veya kira geliri elde etme amacıyla satış yapmakta veya kiralamakta acele etmemeleridir. Önemli bir kısmı yeni inşa edilmiş konutları inşa eden müteahhitlerin, arsa payı sahiplerinin ve yatırım amaçlı konut ve işyeri satın almış olanların veya kiracısı konut ve işyerlerini boşaltmış olanların bu yaklaşımları normal dönemlerde haklı görülebilir. Ancak, ulusal kaynaklar kullanılarak elde edilmiş olan sözkonusu değerlerden yararlanılmaması, ulusal servetimizin bir bölümünün kaybı anlamına gelmekte, vergi kaybına yol açmakta ve ayrıca, doğal olarak sosyal refah artışını da olumsuz olarak etkilemektedir.
Yukarıda belirtilen türde bir vergilendirme uygulanması sonucunda, bir süre, konut ve işyeri arzının artması, kiraların düşmesi veya hiç değilse artmaması, ailelere göreceli olarak daha iyi mekânlarda ikamet imkanı sağlaması ve nihayet deprem riski taşıyan binaların daha kolaylıkla boşaltılması mümkün olabilecektir. Aynı yöntem boş işyerlerine de uygulandığında, işyeri kiraları bir ölçüde düşebilecek, şirketlerin ve esnafın giderleri azalabilecek ve ayrıca, cadde ve AVM’lerdeki boş işyerlerinin çirkin görünüşlü kepenkleri de ortadan kalkabilecektir..
Netice olarak, bu uygulama, çok sayıda ailenin sosyal ve ekonomik yaşamında zincirleme bir iyileşme, hizmet sektöründe ek istihdam ve ayrıca enflasyonun düşmesi yönünde küçük de olsa bir katkı sağlayabilecektir..
NOT : Vergi politikasıyla ilgili olarak yazmakta olduğum yazıda yukarıdaki hususları belirtmiştim. Aşağıda kısmı şubat ayı başlarında yaşadığımız büyük felaket sonrasında ekledim :.
– Konuyla ilgili hukuki düzenleme hiç vakit kaybetmeden gerçekleştirilmelidir.
– Sağlanabilecek ek vergi gelirleri, deprem sonrası inşa edilecek konutlar için ek finans kaynağı olarak kullanılabilir.
– Konuyla ilgili düzenleme yürürlüğe girdikten 2 ay gibi bir süre içinde ikamet edilmeyen mekanlar ve kullanılmayan işyerleri satılmalı veya kiralanmalı, makul bir gerekçesi olmadan, konutunu satmayan ve kiralamayanlara, boş kalan süre için rayiç kira bedelinin birkaç katı oranında mali ceza uygulanmalıdır. Bu yükümlülükten kurtulmak için hileli yöntemlere başvuracacaklara verilecek cezalar birkaç misli arttırılmalıdır. Bu konudaki uygıulamaları kolaylaştırmak amacıyla, kira bedellerinin bankalar aracılığı ile ödenmesi mutlak zorunlu hale getirilmeli ve istenen kira bedeli konusunda vergi dairelerine ön bilgi verilmesi veya benzer alınması da akla gelmektedir.
– Kaynağını hatırlamayadığım ve teyid edemediğim bir bilgiye göre, 2. Dünya savaşından sonra Federal Almanya’da boş bırakılan konut sahiplerinin bir dönem hapis ile de cezalandırılmış olduğunu okuduğumu hatırlıyorum).
– Netice olarak bu uygulama, durumun normale kavuşacağı güne kadar geçerli olabilir veya konut açığı muhtemelen devam edeceğinden devamlı hale de getirilebilir.
Yukarıda belirtilen hususlar, kamulaştırma, mülkiyet haklarının ihlali gibi bir anlama kesinlikle gelmemektedir. Sadece belli bir hakkın özel bir durumda kötüye kullanılmasının engellenmesi ve deprem sonucu ortaya çıkan olağanüstü duruma, bir ölçüde çare bulunmasına yardımcı olmak amacı taşımaktadır. Çok özel durumlarda çok özel uygulamalara başvurulmasının doğal olduğu unutulmamalıdır.