DTÖ TİCARETİN KOLAYLAŞTIRILMASI ANLAŞMASI
GİRİŞ
GATT’ın yürürlüğe girdiği 1947 yılından sonra, uluslar arası diş ticaret hacminde önemli artışlar olmuştur. Taraf ülkeler arasında 7 kez yapılan ticaret müzakerelerinde sağlanan gümrük indirimlerinden tüm üyelerin yararlanması, miktar kısıtlamaların azaltılması bu artışta en önemli etkenler olmuştur. 1947 -1979 arasında gerçekleşen 7 müzakere süreci sonucunda gümrük vergileri önemli ölçüde indirilmiştir. Bu düşüşte , bölgesel düzeyde de olsa, gümrük birliği, serbest ticaret anlaşmaları ve GYÜ’lere tek taraflı olarak tanınan bazı gümrük avantajlarının da ayrıca etkili olduğu kuşkusuzdur. Bu dönemde dünya ticareti, ülkelerin ekonomik gelişmelerinin de üstünde bir artış sağlamışsa da, 1979 da sona eren TOKYO müzakereleri sırasında Dünya ticaretinin düzenlemesini hedefleyen GATT sisteminin yetersiz olduğu ortaya çıkınca 80’li yılların ikinci yarısında başlatılan Uruguay müzakereleri neticesinde 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulmuş ve gümrük vergileri %5- %10 düzeylerine inmiştir.
DTÖ anlaşmaları ile uluslar arası ticaret düzenine, “Hizmet Ticareti” ve “Ticaretle İlgili Fikri Mülkiyet Hakları” anlaşmaları ile yeni unsurlar getirilmesi, tekstil kotalarının kaldırılması, tarım sektörünün serbest ticaret sistemine dahil edilmesi , son 20 yıl içinde Çin ve Rusya gibi dünya ticaretinde önemli 2 aktör dahil 30 dan fazla ülkenin DTÖ’ye üye olmasıyla yeni gümrük indirimleri sonucu dünya ticareti 20 trılyon abd dolarına yaklaşmıştır. Günümüzde DTÖ üyesi 161 ülkenin dünya ticaretindeki payı % 98’e ulaşmıştır.
Bütün bu olumlu unsurlara rağmen, son yıllarda gözlemlenen ekonomik durgunluğun yanı sıra, dünya ticaret hacminin gelişmesinde, geçmiş yıllara göre, belirgin bir yavaşlama da görülmektedir. Bu durumun genel olarak ekonomik gelişme ve özel olarak da kalkınma yolundaki çabalar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla bir seri tedbirler alınması kaçınılmaz hale gelmiştir. GATT döneminde gelişme yolundaki ülkelere gelişmiş ülkelerce “Genel Tercihler Sistemi “ ile tek taraflı olarak sağlanan gümrük vergisi indirimleri ile bu alanda ilk adımlar atılmıştı. Sözkonusu çabalara daha sonra DTÖ döneminde en az gelişmiş ülkelere tanınan “silah hariç her şey”i (EBA) kapsayan vergi muafiyetleri ile katkı sağlanmıştır. Bu gelişmelerin az gelişmiş ülkelerin ve özellikle en az gelişmiş 48 ülkenin yeni yatırımlar çekmelerine, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmalarına ve bu çerçevede ihracatlarını arttırarak, kalkınmaları için gerekli dış kaynaklara ulaşmalarına yardımcı olacağı açıktır. Kaldı ki gelişme yolundaki ülkelerin döviz kazançlarının, ithalatlarının da artmasına yol açacak ve bu durumun sanayileşmiş ülkelerin de yararına olacağı kuşkusuzdur.
Özetle ifade etmek gerekirse, Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmasının ortaya çıkmasında , son yıllarda GATT ve DTÖ çerçevesinde, bölgesel veya ikili gümrük birliği ve serbest ticaret anlaşmaları ve az gelişmiş ülkelere tanınan avantajlar sonucu yapılmış olan gümrük vergisi indirimlerine ve miktar kısıtlamalarının kaldırılmasına rağmen ticaret serbestisinin hedeflendiği gibi gerçekleşememesi başlıca etken olmuştur. Gerçekten, sınırlarda karşılaşılan formalite sorunları ve diğer güçlükler nedeniyle üye ülkeler uluslar arası düzeyde oluşan sözkonusu hukuki serbesti ortamından yeterince yararlanamamışlardır.
TARİHÇE
Ticaretin gelişmesi için gümrük indirimlerinin ve miktar kısıtlamalarının kaldrılmasının yanı sıra başka bazı tedbirlerin de gerektiğini değerlendiren DTÖ üye ülkeleri, 1996 Singapur bakanlar konseyi toplantısında, Ticaret komitesine ihracat ve ithalat işlemlerinin basitleştirilmesi hususunu inceleme görevi vermiştir. Bu konuda yapılan uzun görüşmeler sonucunda nihayet 2004 yılında “Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması” ( TKA ) müzakerelerine başlanabilmiştir. Bilindiği gibi uluslar arası ticaret karmaşık bir konudur ve hem dış politika hem de ülkenin ekonomik durumu ve istihdam gibi nedenlerle iç politika ile doğrudan ilgilidir. Son dönemlerdeki teknik ve teknolojik yenilikler, artan ulaşım olanakları sonucu ortaya çıkan rekabet ortamı bu alandaki müzakere zorluklarını daha da arttırmaktadır. Bu çerçevede, sadece üye ülkelerin değil, gelişmişlik düzeylerine göre ülke gruplarının çıkarları da çatışmaktadır. Bunun neticesi olarak müzakereler öncesi danışmalar, üye ülkelerin ve ülke gruplarının çıkarlarını bağdaştıran formüllerin bulunması ve bizatihi müzakereler uzun süre almaktadır. Nitekim TKA anlaşması da ancak 2013 yılında tamamlanmış ve aralık 2013’teki Bali Bakanlar konseyinde kabul edilerek üye ülkelerin onayına açılmıştır. TKA, 1995 DTÖ anlaşmalarından sonra yapılan ilk genel uluslararası anlaşmadır.
TKA , esas itibaryle, GATT 1994 anlaşmasının, transit serbestisi, ithalat ve ihracat formalitelerinin, üye ülkelerin uyguladıkları ticari yönetmelik ve kuralların yayınlanması ve uygulanması ile ilgili, V, VIII ve X’uncu maddelerinin netleştirilmesi ve iyileştirilerek gelişen koşullara uydurulması hedefini gütmektedir. Aynı şekilde, ulusal düzeyde, gümrük idareleri ve diğer ilgili kurumlar ve uluslar arası alanda, bunlarla Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Gümrük Örgütü, OECD gibi kurumlar arasında daha sıkı işbirliği yapılması ve bu çerçevede maddi olanakları ve teknik kapasiteleri az olan gelişme yolundaki ülkelere ve özellikle en az gelişmiş ülkelere teknik yardım yapılması konularını da dikkate alınmaktadır. Sözkonusu ülkelerin olanaklarını aşan yatırımlar yapmaya mecbur kalmamaları için de gerekli özen gözetilmelidir.
Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmasının işletilmesine ilişkin uygulamalar sırasında, Dünya Ticatret Örgütü’nün “En çok kayrılan Ülke”, “Şeffaflık”, Adil İşlem” ve gelişme yolundaki ülkelerin ihracat ve ticaretlerinin arttırılarak kalkınmalarına katkı sağlanmasına ilişkin temel ilkeleri göz önünde tutulacaktır.
TKA ‘NIN YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİ
TKA , DTÖ üyesi 161 ülkenin üçte ikisinin ( 108 üye) iç hukukuna göre onaylama işlemlerinin sonuçlandır masından sonra yürürlüğe girecektir. Son dönemde onay işlemleri bir miktar artmışsa da 12 0cak 2015 itibariyle onaylayan ülke sayısı ancak 66’ya ulaşmıştır. ( 28’i AB üyesi ). AB’nin yanı sıra ABD, Japonya, İsvçre gibi gelişmiş ülkelerle, Çin Halk Cumhuriyeti, Hong Kong, Malezya, Güney Kore gibi Asya ülkeleri, ve Botsuana, Togo, Niger, Balize, Mauricius, Tayland gibi bazı gelişme yolundaki ülkeler de TKA’nı onaylamışlardır. Son G.20 toplantısına katılan DTÖ genel müdürü geçen aralık ayında yapılan Nairobi 10 uncu DTÖ bakanlar Konseyi toplantısında ele alınan tarım ve kalkınma konularının yanı sıra TKA’nın onay işlemlerinin tamamlanmasının önemi üzerinde ısrarla durmuştur. Antalya’daki G 20 toplantısında da konunun önemi vurgulanmıştır.
Bilindiği gibi, DTÖ anlaşmaları üye ülkeler tarafından istisnasız uygulanmaktadır. Bununla birlikte üye ülkeler arasında teknik ve mali kapasite farklılıkları dikkate alınarak, gelişmiş ülkelerin Anlaşma yükümlülüklerini 2,5 yılda, düşük gelir gruplarına dahil ülkelerin ise 5,5 yılda yerine getirmeleri öngörülmüştür. Ayrıca, özel ve farklı işlemlerden yararlanan az gelişmiş ülkelerin, Anlaşma’nın çeşitli hükümlerini hangi tarihlerde uygulayacakları ve hangi hükümleri uygulamak için teknik yardım yardım almak istediklerini bildirmeleri hususu da kabul edilmiştir. Sözkonusu teknik yardımların, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Gümrük Örgütü, OECD, UNCTAD vs. gibi uluslararası kuruluşlarla bazı üye ülkeler tarafından yapılması, DTÖ çerçevesinde bir teknik yardım komitesi kurulması öngörülmüştür.
TKA’NIN GEREKÇE VE AMAÇLARI
TKA her şeyden önce sınır ötesi mal dolaşımıyla ilgili gümrük ve benzer işlemlerin basitleştirilmesini öngörmektedir. Bu çerçevede alınacak tedbirlerin dünyadaki en uygun ve en pratik uıygulamalardan esinlenerek alınacağı kuşkusuzdur. Sözkonusu basitleştirme ile ithalat ve ihracat işlemleri ile ilgili giderlerin önemli ölçüde azalacağı beklenmektedir.
Gerçekten, 2014 yılında Dünya Bankası tarafından yapılan bir araştırmada ortaya çıkan verilere göre ihracat yapılırken gerek duyulan gümrük işlemleri için, farklı ülkelere göre, 2 – 11 adet belge’ye İhtiyaç duyulmaktadır. Bu işlemler en az 6 en çok 86 gün sürmektedir. İthalatta ise belge sayısının 2 ile 17 olduğu olduğu, işlemlerin ise 4 ie 13 0 gün arası sürdüğü saptanmıştır.
Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması yürürlüğe girdiğinde ve uygulandığında bu durumdan en çok gelişme yolundaki ülkelerle en az gelişmiş ülkelerin yararlanacağı hususu dikkate alınmıştır. Ülke içinde ise, , orta ve küçük boy işletmelerin yeni sistemden daha fazla yararlanacakları kuşkusuzdur. Gerçekten, yeterli eleman çalıştırmanın büyük mali külfet getirdiği, işlemlerin üçüncü şahıs ve kurumlarca yürütülmesine gerek duyulan bir ortamdan, bürokrasinin ve ihtiyaç duyulan belgelerin azalacağı, gümrük vergisi ve benzeri ödemelerin tek bir veznede yapılabileceği bir düzeye geçilmesi küçük işletmeler için önemli bir tasarruf kaynağı olacaktır.
Gümrük işlemlerinin mallar yola çıktığında, elektronik ortamda başlatılarak sonuçlandırılması, hem ithalatçı hem de ihracatçı açısından gerekli transit ve gümrükleme sürelerinin kısalmasına, mal hareketlerinin hızlandırılarak zaman kazanılmasına olanak verecektir. Bu suretle, ihracatçılar ihraç ettikleri malların daha çabuk nakde dönüştüğünü, ithalatçılar ise nakit ve akreditif açılması gibi konularda bağladıkları özsermaye ve kredilerinin daha kısa sürede çözülebildiğini de göreceklerdir. Bu husus başta Kobiler olak üzere, tüm şirketlere ve dolayıyla ülke ekonomisine milyarlarca dolar kazandırabilecektir. Gerçekten, finans kaynaklarının daha hızlı döndürülmesinin, üretimin, ihracatın ve doğal olarak şirket kârlarının artmasına ve ülke ekonomilerinin daha yüksek bir kalkınma ve gelişme hızına kavuşmasına olanak vereceği kuşkusuzdur. Aynı şekilde, ticari bankaların dış işlemlerden kaynaklanan yükümlülüklerinin süresi kısalacak, özellikle az gelişmiş ülkelerde, kaynakları esasen sınırlı olan, banka ve finansal kurumlar limitlerini daha hızlı ve daha çeşitli bir şekilde kullandırarak, bu gelişmelere ayrıca katkıda bulunabileceklerdir.
Genel olarak TKA’nın maliyetinin. ithalat veya ihracatta ya da transit ticarette, malların sınırlardan kolaylaştırılmış yöntemlerle geçisinin faydaları yanında çok düşük olacağı hesaplanmaktadır. Nitekim, bazı tahminlere göre, gümrükleme giderlerinde %5 civarında bir azalma ilgili kurumlara yüz milyarlarca dolar doğrudan kazanç sağlayabilecektir. Öte yandan, sınır ötesi mal ticaretinin kolaylaştırılması ve hızlandırılmasının dünya ticaret hacmini önemli ölçüde arttırabileceği de ileri sürülmektedir. Sözkonusu artışın ekonomik etkilerinin boyutunu tam olarak öngörmek mümkün değilse de, bu durumun özellikle az gelişmiş ülkelerin kalkınma çabalarına çok önemli katkı sağlayacağı söylenebilir.
Bilindiği gibi, son yıllarda, Afrika, Asya-Pasifik ve Latin Amerika ülkeleri arasında ikili ve bölgesel ticaretin geliştirilmesi için çok sayıda gümrük birliği ve serbest ticaret anlaşması yapılmıştır. Bu amaçla karşılıklı olarak tanınan gümrük vergisi indirimlerinin ve diğer tedbirlerin etkisinin, gümrükleme vr transit işlemlerindeki zorluk ve gecikmeler nedeniyle arzulanan amaçlara ulaşamadığı gözlemlenmiştir. TK Anlaşması hükümlerinin uygulanması ile, bu ülkeler arasında, sözü edilen gümrük indirimleri düzeyinde veya onlara yakın oranda ticaret artışı sağlanması mümkün görülmektedir. Transit geçişlerle ilgili kolaylıklardan ise daha çok sahili olmayan az gelişmiş ve en az gelişmiş ülkelerin yararlanacakları kuşkusuzdur.
OECD tarafından yapılan bir araştırmada, TKA’nın tam olarak uygulanması halinde, düşük gelir grubundaki ülkelerin hudutlardaki işlemlerle ilgili harcamalarında ortalama % 17 oranında tasarruf sağlayacakları hesaplanmıştır. Bu oran orta gelir grubu için % 15 , OECD üyeleri için % 12 civarındadır. Bu arada, Anlaşma’dan doğan yükümlülüklere daha az uyan ve daha düşük düzeyde uygulayan ülkelerin kazacının daha az olacağı öngörülmektedir ( ülke gruplarına göre yukarıdaki oranların2-4 puan altında). Her ne kadar gelişmiş ülkeler sahip oldukları mali ve teknik olanaklar nedeniyle Anlaşmayı tümüyle uygulayacak olsalar da, ortaya çıkacak kazançlarının , göreceli olarak, düşük gelir grubundaki ülkelerin ekonomileri için olduğundan daha fazla olacağı ileri sürülmektedir. Bu konuda gelişmiş ülkelerin sınırlarındaki uygulamaların esasen belli bir kolaylığa ulaşmış olduğu hususu dikkate alınmalıdır.
TKA UYGULAMALARININ ETKİLİ OLACAĞI ALANLAR
TKA’nın aşağıdaki alanlardaki uygulamalarda etkili olması öngörülmektedir. Bu yazımızda bunları ayrıntılı olarak incelemek olanağımız bulunmadığından sadece ana temalarını belirtmekle yetineceğiz:
-
Ulusal yönetimlerin, malların sınıflandırılması, menşei, değer tespiti yöntemleri, özellik arzeden malların ithalinde uygulanacak hükümler ve bütün bu konularla ilgili kural ve uygulama usullerinin açık olması, ithalat ve ihracatçılardan istenen bilgi ve belgelerin net olarak belirlenmesi,
-
İdarelerin kararlarına karşı itiraz etme hakkı ve itirazla ilgili yöntemlerin belirgin olması,
-
Sınır komşuları başta olmak üzere, üçüncü ülkeler gümrük iradeleri, ilgili diğer idareler ve ticaret mercileriyle iyi ilişkiler kurulması
-
-İthalat,ihracat ve transit ticaretine ilişkin yükümlülükler konusunda disiplinli davranılması,
-
Elektronik bilgi alışverişi konusunda uluslar arası standartlarla uyumlu davranılması,
-
Gümrük idarelerinin yapısı ve bu alandaki ahlaki kriterlerle ilgili politikalar,
-
Ticari bilgilerin yayınlanması
-
İthalat ve ihracat yapan kişi ve kurumlarla danışmalar yapılması.